
İslam, insanın eylemlerini yalnızca dış görünüşle değil, o eylemin ardındaki niyetle değerlendirir. Niyet, ibadetlerin ve amellerin geçerliliğinde temel bir unsurdur. Hz. Muhammed (sav)’in, “Ameller ancak niyetlere göredir. Herkes niyet ettiği şeyi alır” hadisi, bu konuda rehber niteliği taşır.
NİYETİN İSLAM’DAKİ YERİ
Namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetlerin hepsi, doğru bir niyetle başlar. Kişi, Allah rızasını gözeterek niyet etmediği sürece ibadetin manevi değerinin kaybolacağı belirtilir. İslam âlimleri, niyetin ibadetlerin kalbi olduğunu vurgulayarak, yalnızca şekilsel uygulamaların yeterli olmayacağını ifade eder.
İBADET ÖRNEKLERİ:
Namaz: Kılınacak namazın hangi vakte ait olduğunu ve Allah için olduğunu kalpte belirlemek şarttır.
Oruç: Ramazan’da oruç tutacak kişinin sahurda niyet etmesi gerekir.
Hac: Hac yolculuğu, niyetin ihramda ifade edilmesiyle başlar.
NİYET VE GÜNLÜK HAYAT
İslam’a göre, niyet yalnızca ibadetlerle sınırlı değildir. Dünya işleri de Allah rızası için yapıldığında ibadet hükmüne geçebilir. Ailesine bakmak için çalışan, ihtiyaç sahiplerine yardım eden veya topluma fayda sağlayan bir kişi, samimi bir niyetle büyük sevap kazanabilir.
RUHANİ BİR DERİNLİK
Tasavvuf geleneğinde niyet, ibadeti bir formaliteden çıkarıp ruhani bir derinlik kazandırır. Samimi bir niyet, kulun Allah’a olan bağlılığını güçlendirir ve ibadetlerin manevi değerini artırır.
Sonuç olarak İslam’da niyet, amellerin özüdür. Gösterişten uzak, samimi bir şekilde Allah rızası için yapılan her iş, manevi bir değer taşır. insanların yalnızca ibadetlerinde değil, günlük yaşamlarında da niyetlerini sorgulayıp iyilik ve doğrulukla hareket etmeleri gerekiyor.